UŞAK ÜNİVERSİTESİ
CUMHURİYET’İN İLANI NASIL OLMUŞTUR?
Harun ÇELİK
2019
CUMHURİYET’İN
İLANI NASIL OLMUŞTUR?
Osmanlı Devleti kuruluşundan 1876 yılına kadar mutlak monarşi ile
yönetilmiştir.[1]
1876-1878 ve 1908-1918 yılları arasında meşruti monarşi ile idare edilmiştir.
Birinci Dünya Savaşı’nın bitmesiyle meşruti monarşi son bulmuştur.[2] Saltanatın kaldırılması
Milli Mücadele döneminin önemli bir olayıdır. Cumhuriyete giden
yolu hızlandırmıştır.
Kısaca
cumhuriyetin tanımı; ’’devlet başkanının
seçimle belirlendiği sistem olarak târif edebileceğimiz Cumhuriyet; bir yönetim
şekli olarak halkın kendi kendini yönetme sürecine en etkin biçimde
katılabilmesine imkan veren bir özelliğe sahiptir. Cumhuriyet, halkın söz
konusu seçime katılımı oranında demokratik olma vasfı kazanmaktadır.’’[3]
Mustafa Kemal, Cumhuriyet’in ilanının çok öncesinde; Amasya Genelgesi,
Erzurum Kongresi ve Sivas Kongresi gibi önemli kongrelerde millî irade, millî
hâkimiyet gibi kavramları sık sık vurgu yapmış, yeni devletin siyasî rejiminin
cumhuriyet olacağının sinyallerini vermiştir. [4] 23 Nisan 1920’de Büyük
Millet Meclisi’nin millî iradeye dayanarak açılması ve sonrasında 1921
Anayasası’nın çıkarılması ile Cumhuriyet rejimi gayri resmi olarak
benimsenmiştir. [5]
Anayasada kabul edilen maddeler, Cumhuriyet’in ilanının habercisi olmuştur.
’’Türkiye Büyük Millet Meclisi 1 Kasım 1922’de aldığı
tarihî kararında, Saltanata son vermekte, Osmanlı Devletinin 16 Mart 1920’den
itibaren edebî olarak tarihe intikal ettiğini ilân etmekte idi. Meclis daha
önce de neşir ve ilân ettiği bir kanunla, İstanbul’un işgali olan 16 Mart
1920’den itibaren İstanbul Hükümetince akdedilen andlaşma ve sözleşmeleri yok
saymasına rağmen, İstanbul Hükümetinin kendisinin hâlâ yaşamakta olduğunu
sanması, 1 Kasım 1922 tarihli kararın alınmasını gerekli kılmıştır.’’[6] Saltanatın
kaldırılmasıyla, Vahdettin padişahlık haklarını kaybetmiştir ve Osmanlı
Devleti’nin son padişahı olarak kayıtlara geçmiştir. İstanbul’da Tevfik Paşa
Hükümeti 4 Kasım 1922’de istifa edince, Büyük Millet Meclisi Hükümeti,
Türkiye’de tek hükümet olarak kalmıştır. Bu durum karşısında Vahdettin, 17 Kasım 1922’ de İngilizlere
sığınarak ülkeyi terk etmiştir. [7]
Meclis’te
Birinci ve İkinci gruplar arasındaki mücadelenin arttığı günlerde, Anadolu ve
Rumeli Müdafaa-i Hukuk Grubu’nun Başkanı Mustafa Kemal Paşa, 6 Aralık 1922’de
Ankara’da gazetecilere Halk Fırkası isimli bir partinin kurulacağını ve bu
partinin yeniliklere öncülük edeceğini söyleyerek dile getirmiştir. Mustafa
Kemal Meclis’te bir partinin desteğinin almasıyla Ulusal Egemenlik temeline
dayanan yeniliklerin hızlandıracağını düşünüyordu. Bu sebeple parti kurmanın
zamanın geldiğini düşünmesinde etkili olmuştur. 8 Nisan 1923 tarihinde Dokuz Umde
olarak bilinen seçim bildirgesi yayınlanmıştır. Bu beyannamenin giriş kısmında
Meclis’teki Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Grubu’nun Halk Fırkası’na
dönüştürüceleceği resmen ifade edilmiştir. [8]
’’Saltanatın
kaldırılmasından sonra yeni kurulan Türkiye Devleti adına yurt içinde ve yurt
dışında iki önemli gelişme yaşanıyordu. Bunlardan; yurt dışındaki gelişme Lozan
Konferansı’nın toplanması ve çalışmalarına başlamasıydı. Yurt içindeki başlıca
gelişme ise kurucu meclis görevini tamamlayan TBMM’nin feshedilerek, seçimlere
gidilmesi karanın alınması idi.
TBMM, 1 Nisan 1923’te
aldığı karar uyarınca seçimlerin yenilenmesine karar vermiş ve bu doğrultuda 16
Nisan 1923’te kendi kendini feshetmiştir. Yapılan seçimler neticesinde yeni
meclis 11 Ağustos 1923 tarihinde açılmıştır. İki gün sonra Mustafa Kemal Paşa
tekrar Meclis Başkanlığı’na seçilirken, 14 Ağustos’ta da Fethi Bey
başkanlığında yeni Bakanlar kurulu oluşturulmuştur.’’[9]
7 Ağustos
1923’te toplanan milletvekilleri partinin tüzüğünü hazırlamaya başlamış ve bir
ay süren çalışmalar 9 Eylül 1923’te sonuçlanmış, ardından oylama ile de Halk
Fırkası’nın ilk Tüzüğü onaylanmıştır. 9 Eylül 1923 Halk Fırkası’nın kuruluş
ilanı olarak kabul edilmektedir.11 Eylülde yapılan toplantıda Mustafa Kemal
Paşa, Halk Fırkası Başkanlığı’na getirilmiştir.[10]
’’ Açılan yeni TBMM, ilk önemli faaliyetini 24
Temmuz 1923’de imzalanmış olan Lozan Barış Antlaşması’nı 23 Ağustos’ta
onaylayarak gerçekleştirdi. Daha sonra İsmet Paşa’nın 9 Ekim 1923’te, Halk
Partisi Meclis Grubu’na Ankara’nın başkent olması için verdiği önergenin parti
kurulunca kabul edilmesi bir başka önemli gelişmenin yaşanmasını sağladı.
Verilen önerge derhal meclise sevk edildi. Meclis komisyonlarında incelenerek
hızla geçmesi üzerine de 13 Ekim 1923 tarihinde Ankara, Türkiye’ nin başkenti
ilan edildi.’’[11]
’’24 Ekim günü Bakanlar Kurulu Başkanı olan
Fethi Bey, üstünde bulunan İçişleri Bakanlığından çekildi. Meclis İkinci
Başkanlığı da Ali Fuat Paşa’nın
çekilmesi ile boşalmıştı. Mecliste gene belirli bir muhalefet grubu oluşmaktaydı.
Bunlar İçişleri Bakanlığına Erzincan Milletvekili Sabit Bey’i Meclis ikinci
başkanlığına da Rauf Bey’i aday gösterdiler. 25 Ekim günü yapılan seçimlerde bu
adayların seçilmesi de sağlanmıştı. Tabii bu durum Meclisteki seçim usülü
yüzünden oluyordu. Meclis başkanı aday göstermiyor, Meclis üyeleri aday
gösterdikleri adaylara oy veriyorlardı. Mustafa Kemal istediği ortamı bir
hükümet krizi ile yaratacaktı. Bakanlar Kurulunu Çankaya’ya davet ederek, gerek
Başkanın ve gerek diğer bakanların görevlerinden ayrılmalarını ve yeni
seçilecek bakanlar kurulunda da hiç birinin görev almamasını önerdi.’’ 27 Ekim 1923’te Fethi Bey hükümeti istifa
ettiklerini Halk Partisi’nin Genel Kuruluna bildirildi. Hükümet kurma
çalışmaları muhalif grubun eline geçmişti, ama bunu becerememişlerdir.[12]
Vekiller
Heyetinin istifası TBMM’sinde okunduktan sonra, yeni bir vekiller heyeti kurma çalışmaları başlanıldı. Bu çalışmalar
28 Ekim 1923 günü geç vakte kadar sürmüştür ve sonuç alınamamıştır. Mustafa
Kemal Paşa 28 Ekim akşamı ; İsmet İnönü, Fethi Okyar, Kazım Özalp, Kemalettin
Sami, Halit Paşa, Rize Meb’usu Fuat ve Afyonkarahisar Meb’usu Ruşen Eşref Bey
gibi bazı bakan ve milletvekillerini Çankaya’daki evine akşam yemeğine
çağırmıştır. O akşam yemekte, Mustafa Kemal Paşa kabine bunalımlarının çözümünü
arkadaşlarına göstermiştir. Mustafa Kemal Paşa, yemek esnasında ’’yarın
Cumhuriyeti ilan edeceğiz’’ demiştir ve orada bulunanlar bu fikre katılıp
desteklemişlerdir.[13]
’’Yemekten sonra İsmet Paşa ile özel olarak görüşen Mustafa Kemal Paşa, cumhuriyetin ilan edilmesi için gerekli olan Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’ndaki değişikleri kararlaştırmışlardır. Buna göre hazırlanan yasa tasarısında 20 Ocak 1921 tarihli Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nda bazı değişikler yapılması öngörülüyordu. Tasarıda değişiklik öngörülen en önemli hususlar şunlardı : Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nun 1. maddesinin sonuna ’’Türkiye Devleti’nin şekl-i hükümeti (hükümet şekli) cumhuriyettir’’ ibaresi ekleniyordu.
2.Maddesi:’’Türkiye Devleti’nin dini
İslam’dır. Resmi dili Türkçe’dir.’’Şekliyle düzenlendi.
4. Maddesi:’’Türkiye Devleti,
Büyük Millet Meclisince yönetilir. Meclis hükümetin yönetim kollarını bakanlar
kurulu aracılığıyla yönetir’’ şeklinde değiştiriliyordu
Değişikliğe tabi tutulan diğer
maddeler ise şöyle düzenlenmişti :
10.
Maddesi:
Türkiye Cumhurbaşkanı, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu tarafından ve
kendi üyeleri arasından bir seçim dönemi için seçilir. Başkanlık görevi yeni
cumhurbaşkanının seçilmesine kadar sürer. Eski başkan yeniden seçilebilir.
11.
Maddesi:
Türkiye Cumhurbaşkanı, devletin başkanıdır. Bu kimliği ile gerekli gördükçe
meclise ve Bakanlar Kurulu’na başkanlık eder.
12.
Maddesi:
Cumhurbaşkanı, Başbakanı meclis üyeleri arasından seçer. Diğer bakanları da Başbakan,
yine meclis üyeleri arasından seçtikten sonra hepsini Cumhurbaşkanı meclisin
onayına sunar. Meclis toplantı halinde değilse, onaylama meclisin toplantısına
bırakılır.’’[14]
’’Bu değişiklik tasarısı 29 Ekim 1923
günü parti grupunda görüşülerek kabul edildikten sonra Anayasa Komisyonu’nca
incelenmeyi müteakip saat 18:00’de toplanan Meclis Genel Kurulu’nda görüşülerek
bir çok konuşmacının tasarıyı öven konuşmaları sonucunda ’’Türkiye
Cumhuriyeti’’ 29 Ekim 1923 Pazartesi saat 20:30’da bir çok milletvekilinin ’’Yaşasın
Cumhuriyet’’ diye alkışlanan söylevleriyle kabul edilmiştir. Durum gece bütün
ülkeye bildirilmiş ve gece yarısından sonra 101 adet top atışı yapılarak
duyurulmuştur.’’[15]
Cumhuriyet’in ilanından sonra Cumhurbaşkanlığı
seçimlerine geçilmiş. Seçime katılan 158 Milletvekili oy birliği ile saat
20.45’te Mustafa Kemal Paşa’yı Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Cumhurbaşkanı
seçmiştir.[16]
Cumhuriyet’in ilanı genelde törenlerle kutlanırken,
kimi yerlerde olumsuz tepkilere yol açmıştır. Hüseyin Cahit, Ahmet Emin gibi
gazeteciler, Tanin, Vatan gibi gazetelerde, Cumhuriyet’in ilanını beğenmeyip
sert eleştiriler de bulunmuşlardır.[17]
Cumhuriyet’in
ilanı 19 Nisan 1924’te çıkarılan bir kanunla milli bayram olarak kabul
edilmiştir.[18]
Cumhuriyet
bir devlet şeklidir. Aynı zamanda yönetim şeklidir. Cumhuriyet’in en önemli özelliklerinden birisi milli egemenliğini esas
almasıdır. Cumhuriyet’in ilanı 29 Ekim 1923’te ülkemiz adına gerçekleşen
önemli olaydır. Mustafa Kemal Paşa ulusal egemenlik adına bir çok önemli
kararlar almıştır. Bunlardan en önemlisi olan Cumhuriyet’in ilanıdır. Ülkenin
rejimin cumhuriyet olacağı sinyallerini Erzurum, Sivas gibi önemli kongrelerde
vermişti. Milli
egemenliğini sağlamak ve demokrasiyi en iyi şekilde uygulayabilmek için
Cumhuriyet’in ilanının bir an önce olmasını istiyordu Mustafa Kemal Paşa. 1 Kasım 1922’de Saltanatın kaldırılmasıyla hükümet
şeklinin ne olacağı tartışma sebebi olmuştu. Aynı zamanda Cumhuriyet’in ilanı için bu
engelde aşılmıştı. Sonrasında 24 Temmuz 1923’te Lozan Konferansı’nın
imzalanmasından sonra ufak tefek pürüzler kalmıştı. Mustafa Kemal Paşa
yeniliklere öncülük etmesi adına Halk Fırkası’nı kurmuştur. 13 Ekim 1923’te
Ankara’nın başkent olmasıyla pek bir engel kalmamıştı.
Mustafa
Kemal Paşa, Cumhuriyet’in ilanı için uygun anı fırsat kolluyordu. O fırsatı 29
Ekim 1923 günü buldu. Tartışmalardan istifaden 28 Ekim günü İsmet İnönü’yle
hazırladığı yasa tasarısını Meclise teklife sundu kabul edildikten sonra da
20:30’da‘’Yaşasın
Cumhuriyet’’ nidalarıyla
Cumhuriyet ilan edildi. İlk Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa olmuştur. Böylelikle
Cumhuriyet’in ilanı bu şekilde olmuştur.
Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte rejim sorunu aşıldı, yönetim biçimi
belirlendi.Kabine sistemine geçilmiştir. Tam bağımsız Türkiye Cumhuriyeti
süreci başlamıştır. Türkiye köklü bir değişim ve dönüşüm sürecine girmiştir.
Neredeyse ülkenin yapısının tamamını değiştirmiştir. Cumhuriyet’in ilanı toplumsal, ekonomi, hukuk, eğitim gibi birçok alanda bize yenilikler sağlamıştır.
Başta
Mustafa Kemal Paşa olmak üzere Cumhuriyet’in kurulmasında emeği geçen herkesi minnet
ve şükranla anıyorum. Bu mirasa sahip çıkmalıyız. Gelecek nesile iyi
bırakmalıyız.
[1] Mehmet Kılıç, ‘’Cumhuriyet Yolunun
Kilometre Taşları’’, Okan Üniversitesi
Yayınları, İstanbul 2007, s. 35.
[2] Kılıç, s. 38-39.
[3] Cezmi Eraslan, ’’İmparatorluktan
Ulus Devlete Türk İnkılâp Tarihi’’(ed.Cemil Öztürk), Pegem Akademi, Ankara, 2011, s. 169.
[4] Hasan Ali Polat, ‘’Türkiye
Cumhuriyeti Tarihi ‘’(ed.Osman Akandere, Yaşar Semiz), Eğitim Kitapevi, Konya,
2012, s. 174.
[5] Polat, s. 174.
[6] Hamza Eroğlu, ‘’Türk İnkılâp
Tarihi’’, Savaş Yayınevi, Ankara,
2010, s. 169.
[7] Refik Turan, ‘‘Atatürk İlkeleri ve
İnkılap Tarihi’’, Okutman Yayıncılık,
Ankara 2010, s. 175.
[8] Temuçin Faik Ertan,
’’Başlangıcından Günümüze Türkiye Cumhuriyeti Tarihi ’’, Siyasal Kitapevi,
Ankara 2012, s. 166.
[9] İsrafil Kurtcephe, Aydın
Beden,’’Türkiye Cumhuriyeti Tarihi’’, Dinamik Akademi, Ankara, 2011, s.
367-368 .
[10] Ertan, s. 167.
[11] Kurtcephe, Beden, s. 368.
[12] İlhan F. Akın, ‘’ Türk Devrimi
Tarihi’’, Beta Basım, İstanbul, 1992, s. 187-188.
[13] Hamza Eroğlu, ‘’Atatürk ve
Cumhuriyet’’, Atatürk Araştırma Merkezi , Ankara, 2005, s. 72-73.
[14] Kurtcephe, Beden, s. 369-370.
[15] Kılıç, s. 310.
[16] Akın, s. 190.
[17] Ertan,
s. 169.
[18] Ed.Ömer Urhal,Mustafa Müjdeci,
’’Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi’’, Adalet Yayınları, Ankara, 2010,
s. 378.